Eskişehir Yıldıztepe semtinde şimdileri yerinde yeller esiyor olsa da çok önceleri mahallede boş bir arazi vardı. Mahalle sakinleri oraya genelde çöp bıraktıkları için bir anlamda mahallenin çöplüğü olarak anılırdı. Soğuk kış aylarında ben ve diğer yaramaz arkadaşlarım tahtadan yaptığımız kızaklar ile ya da kızağı olmayan kimilerimiz bir poşetin ya da leğenin üstüne oturup o yeterince eğimli olan boş arazide saatlerce bir yukarı bir aşağı kar üstünde kayardık. Sanırım soğuk bir şehirde özellikle de tepelik bir mahallede yaşamanın hatıralarımda kalan en zevkli yönü buydu. Dedim ya, ‘bir yukarı bir aşağı kayardık’ diye, bu söylemesi kolay olsa da aslında o kadar da kolay değildi. Çünkü öncelikle yukarıda çok kalabalıktık ve iniş için sıranın bize gelmesi biraz zaman alıyordu, indiğimizde de aşağıda sürekli birbirimiz ile çarpışıyorduk ve bu da bilinçli şekilde hareket etmeyenlerimiz için biraz sancılı durumlar oluşturuyordu. Sonra aşağıda kısa bir süre geçirdikten sonra tekrar o bayırdan yukarı çıkmak, yukarı çıkınca da tekrar sıranın bize gelmesini beklemek ve sıra geldiğinde dengeli bir şekilde tekrar kaymak, kolay değildi. Ama daha çocuğuz ya her ne kadar zahmetli de olsa, bu sanki bize özel yaratılmış oyunu sıra bize geldiğinde deneyimlemek ve her deneyimlediğimizde de biraz daha ustalaşmak her şeye değiyordu. Bu o şehirde, o mahallede, o tepelikteki, o arazide bize verilmiş bir hediyeydi. Tabi bu hediyeyi istiyorsak da ellerimizin buz tutmasını ya da üstümüzün başımızın kirlenmesini hatta bazen de yırtılmasını göze alacaktık.
Nedense Ruhların bu dünya yaşamına iniş serüveni hakkında biraz olsun bir düşünce içine girsem, kendimi bir an o çocukluğumdaki boş arazide tekrar bir aşağı bir yukarı çıkarken buluyorum. Sanırım yaşamın bizlere verilmiş bir hediye, dünyanın da bizlere sunulmuş hem zevkli hem de zahmetli ayrıca zamanın ağırlaştırılmış olduğu bir eğitim sahası olması zihnimde böyle bir bağlantı kurmama neden oluyor. 45 yılı geride bıraktığım yaşamım şu ana kadar bana öğretti ki ‘Her fiziksel sonucun, bir metafiziksel sebebi vardır’ lakin hal böyle olsa da günümüzde mayasında metafizik olan Türkçe bir kitap bulmak nedense hala çok zor. Anadolu toprakları her konuda olduğu gibi bu konuda da tartışma götürmez bir verimlilikte olsa da, Metafizik dendiğinde nedense hala birçoğumuzun aklına sadece gözle görülmeyen üç harfli varlıklar ve buna da paralel olarak mahalle aralarındaki üfürükçü hocalar geliyor. Günümüz de bilim (fizik) giderek ilerliyor lakin her ne kadar ilerlese de, bilim hala bazı sorulara fizik yasaları ya da kuralları ile cevap vermekte yetersiz kalıyor. Çember giderek daraldı, fizik ve metafiziğin tartışmasız bir bütün olduğu ya da yukarıda da yazdığım gibi her fiziksel sonucun aslında arkasında metafiziksel bir sebebinin olduğunun kısacası metafiziğin düşündüğümüzden çokta ötesi olup ve hayatımızın her anında yer aldığının ortaya çıkması çok yakın.
Uzun zamandır üzerimde beni bir kitap yazmaya sevk eden yoğun bir tesir vardı ve bende bir yerden başlamalı diye ileride bir kitap haline getiririm düşüncesi ile yavaştan bir şeyler karalamaya başlamıştım. Artık bu birikimleri birleştirerek güzel bir kurgu ve olabildiğince basit bir anlatım dili ile okuyan herkesin kendini bir sayfasında görebileceği bir kitaba vesile olmanın zamanının geldiğini düşünüyorum.
Bu kitaba ''Cambazın Pusulası'' ismini vermeye karar verdim, bu ismi neden verdiğimi sanırım kitabı okuduktan sonra anlayabileceksiniz. '' Cambazın Pusulası '' nasipse 2025 Eylül ayında Başlangıç bölümü ile yayımlanacak ve bu noktada şimdiden ne kadar heyecanlı olduğumu tahmin edebilirsiniz. Kitap yayımlanmadan önce kitapta geçen kimi sahneleri yine Cambazın Pusulası isminde açtığım bir instagram sayfasından arada sırada paylaşma ve şimdiden kitap ile okuyucuları arasında verimli olacağını düşündüğüm bir etkileşim başlatma planım var. Lütfen sizlerde bu bağlamda aşağı bıraktığım sayfa linkini takip edin. Bu arada ben bir araştırmacı yazar değilim, kendini bu konulara ilişkin bir sıfatla tanımlamış biri hiç değilim bu nedenle ‘Bir kitap nasıl yazılır? Nasıl bir tür de yazılmalı? İnsanların ilgisini uyandırabilir miyim?’ gibi soruları kendime hiç sormadım, bu noktada tek motivasyonum kendimin de okumaktan zevk alacağı bir kitap ortaya çıkarmalıyım düşüncesi oldu. Fiziksel düzlemdeki limitli yaşamlarımız bir insanın sadece kendi tecrübeleri ile yol alabilmesi için çok kısa ve bu da bu yolda az da olsa mesafe alanlar dahil herkesin arkalarından gelenler için bir şeyler yapmasını, alana yeni bir şeyler katmasını gerekli kılıyor. Bu doğrultuda bu kitabı bitirdiğimde ihtiyacı olanlara ışık olmasına niyet ediyorum. İnanıyorum ki bu kitap sizlerle buluştuğun da kiminizin sorun bankasın da ki bazı sorularına cevap verecek ya da kiminizin soru bankasındaki sorularını daha da artıracak lakin her hali karda ihtiyacınız olan tesiri sizlere akıtacak. Bir hikâye mizanseni ile içerikte özellikle birçok yerde metaforlar kullanmaya özen gösteriyorum. Çünkü bilirim, bu metaforlar ile kendinizi kitabın içine daha kolay dâhil edebileceksiniz. Bu arada son olarak, sadece hazır olanların görebileceği, satır aralarına epey bir inisiye bilgi serpiştirmeye çalışıyorum nasibi olanlar alabilsin diye, Neyse şimdilik bu kadar :) Daha yazılacak kitaplar var...
Kitap bittiğinde tekrar görüşmek üzere.
İbrahim Köken
Eylül 2025 te yayımlanacak kitabımı merak ediyorsanız lütfen etkileşimde kalmak için takip edin.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.